Savunmaya başlamadan sana kendimi,
Dile gelmeden, acıyla ya da korkuyla,
Sözcüklerle bir duvar örmeden aramıza.
Doğru mu duyduğum, bir daha söyle bana.
Her söz bir penceredir, ya da bir duvar,
Mahkûm da eder kişiyi, azat da eyler…
Konuşurken ve dinlerken ben,
Sevginin ışığı aksın içimden, izin ver…
Daha önce hiç başka birinin ayakkabısını giydiniz mi?
Bu soru sizi şaşırtmış olabilir. İngilizcede ‘Put oneself in another person’s shoe’ yani kendini başkasının yerine koyma anlamına gelen bir deyim kullanılır. Deyime göre empati, bir diğer deyişle kendini başkasının yerine koymak, onun deneyimini anlayabilmek; yaşadığı hâli, durduğu pozisyonu fark edebilmek demek bir başkasının ayakkabısını giymek gibidir. Yani kendi bakış açımızın yanında bir başkasının durduğu yere geçip hayata o noktadan bakarız.
Şiddetsiz iletişim dediğimiz şey de kendi bakış açımızla karşımızdaki kişinin bakış açısını anlayışla temas ettirmektir. Bu temasın dozu doğru ayarlanamadığında ilişkilerimiz bizim için bazen zehre dönüşebilir ancak bu durumun tek panzehri de yine şiddetsiz iletişimdir. Şiddetsiz iletişim panzehrini hazırlamak için bizim malzemelerimiz hazır fakat bir eksiğimiz var: Bu panzehir ancak senin getirdiğin deneyimlerle tamamlanabilir.
Hadi gel şiddetsiz iletişimin panzehrini hep birlikte hazırlayalım!